Susmak bir
cevaptır anlayana; daha çok ışık, biraz daha aydınlık… Erkek zennelere benzer
her titrek zerre, gün ışığında… Geri dönmek içindir bazen gidişler… Panzehiridir
kokunun eylem ve insana en uzak yerdir sırtı… Bilemez kimse kutsalın en
hakikisini… Eşit mesafede durur insana kahkaha ve gözyaşı… Mülkiyetsizliktir en
çok ölüm ve bazen gülmeyle öldürür insan… Hamsinin zengincesidir ançüez… Pastel
renkler ısıtır para insanda… Çıtkırıldım yapıdadır bazı gölgeler… Güldü mü
cenazeye benzer bacak arası bekçileri… Yoktur durağı adiliğin… İlk ağızda
ciddiye alınma yoludur abartma… Bir konuda emin olmaktır inanç ve bir umut
felsefesidir şüphe… Her intihar biraz sislidir her yemin biraz büyük…
Kavramlar… Kavramlar… Ve kavramlar…
Yaşadığımız dünya,
içinde bulunduğumuz kültür, soluduğumuz hava, ait olduğumuz iklim, tenimizin
düşüncelerimizin rengi, yediklerimiz, içtiklerimiz, aşklarımız, özlemlerimiz
hepsi ama hepsi ayrı ayrı kavramlar oluşturur kendi doğasında. Her biri kendi
büyüklüğünde, her biri kendi gücünde. Bazıları bize aldığımız nefes kadar
yakın, bazıları kilometrelerce özgürlük kadar uzak. Her yandan, her köşeden,
her zaman ve çağdan kavramlar…
Kavram doludur
insan yaşamı. Bazıları sıcak, aşk gibi, mutluluk gibi; bazıları soğuk, ölüm gibi.
Bazılarının yüzü mermersi, bazılarının teni meleksi. Bazıları kâbuslar kadar
korkutucu ve kızgın, bazıları tebessümler gibi sevimli ve sakin. Yüzleri yok,
yürekleri yok, ağırlıkları, boyları, kokuları yok. Bazıları ezelden kalma
antika, bazıları dünkü çocuk, yeniyetme. Bazıları yıllar önce unutulup gitti,
bazıları birkaç güne hazır…
Nesnelerin ya
da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bunları ortak bir ad altında
toplayan genel tasarımlardır kavramlar. Soyutturlar ve gerçek dünyada yerleri
yoktur. Bir benzetişim aracıdırlar yani. Fikirleri, insanları, olayları,
inançları, duyguları vs gruplandırmak için kullanılan bir tür sınıflamadırlar.
‘Aslında herkes gibiyim, her şey benim
gibi biraz’ tadında içlenmelere, ‘Yandığımın
dünyasında dert hep bana mı müstahaktır arkadaş!’ benzeri dertlenmelere, ‘Yaşadığımız dünya, soluduğumuz hava, ısıtan
güneş, serinleten rüzgâr; her şey, herkese kardeşçe…’ güzelliğinde
inançlara mekândırlar. İsimlerini takvimler koyar, güçlerini herkes kendince
verir. Kendince büyütür, kendince besler, kendince giydirir. Sembollerle yaşar
kavramlar. Ortada duran sıradan bir nesne ve olgu, durum ve devinimlerinin
zihinsel tasarımını kendince veren insanlar… Bazıları zerre-i miskal, bazıları ceberut;
kavramlar…
Her coğrafya
kendi kavramlarını yaratmıştır tarih boyunca.
Her coğrafya kimliğini eklemiştir kavramlarına, kendisini anlatmıştır.
Kimisi öznesi insan özgürlükler doldurmuş doğasına, kimisi sırça yürek
zamanları sunmuş ağıtlarında, kimisi de tanrılarını ölümsüzleştirmiştir… Kıtlıkta
azık, savaşta hançer, eğlencede çalgı önem kazanmış, her coğrafyanın yaşam
öyküsü kavramlarına yansımıştır. İnsanlık tarihinin özüdür kavramlar. Hayvan,
iğne, ateş, koloni, tekerlek, para, yazı, savaş, medeniyet, isyan, adalet ve
daha niceleri. Özünde doğayla mücadele ve doğayı anlamlandırma süreci olan
insanlık tarihi, aynı zamanda bir kavram yaratma tarihi olmuştur. Uzak
coğrafyalar birbirinden habersiz kavramlar yaratırken, etkileşim içinde olan
veya bir şekilde yolları birleşen yaşamlar “ortak” kavramlar oluşturmuş ve
insanlık kavram tarihini zenginleştirmişlerdir. Ortak kavramların bazıları
bütün insanlarda sevinç naraları yaratırken; barış gibi, özgürlük gibi,
bazıları ise tir tir titretmiştir; deprem gibi, kıyamet gibi… Kültürel
birleşmelerin, evrensel yasa ve düzenlerin, ortak zevk ve beğenilerin
oluşturduğu kavramlar dünyası insanlığın değişim aynasıdır özünde…
Ortak zevkler,
ortak beğeniler, sınırı olmayan özgürlükler, sanal dünya, evrensel kültür
derken dünya gitgide birbirine benziyor aslında. Şekli değişiyor, şemali
renkleniyor; büyüyor… İnsanlar her gün ortak kavramlar etrafında biraz daha
yoğunlaşıyor. Aynı saç stilleri, aynı kot pantolonlar, aynı sinema filmleri,
aynı yaşamlar... Büyüyor gitgide kavramlar. Gitgide, çekim kuvveti daha güçlü
kavramlar doğuyor. Dalgalar çoğalıyor, sistem genişliyor, insanlar çarka girmek
için savaşıyor. Daha fazla sanal arkadaş, daha iyi teknoloji, daha yeni
stiller; gitgide şişiyor… Bu hızlı değişim bir şekilde bulaşıyor hepimize.
Eskiler daha hızlı eskiyor, kavramlar daha çabuk değişiyor. ‘Ne güzel günlerdi onlar’, ‘yok artık öyle
dostluklar’, ‘aşk kitaplarda kaldı evlat’, ‘ daktilo vardı bizim zamanımızda’
cümleleri artıyor. Değişim, eski olanı yutuyor…
Direniyor
bazıları; şiirler yazıyor, filmler çekiyor, bayramlarda seyranlarda torun
muhabbetine ekliyor, yaşatıyor bir şekilde eskiyi. Sahipleniyor kavramlarını,
koruyor benliğini. Teslim oluyor bazıları; dükkânı yeniliyor, renkli renkli
sandalyeler ekliyor, gençler için mekânlar yaratıyor. İsim değiştiriyor
bazıları; ‘Berber Cemal’i silip ‘Karizma Stil Kuaför’ yapıyor. Yılların
kasapları teker teker ‘Et Marketler’e
çevriliyor. Kahvehaneler kıraathaneye, kıraathaneler cafeye dönüştürülüyor. İçeriği
değişiyor bazı şeylerin. Çıkma teklifleri kâğıda yazılmıyor artık, okul
önlerinde elmalı şekerler satılmıyor, sokak aralarında uzuneşek oynanmıyor… Bırakıp
kaçıyor bazıları, emekliye ayrılıyor. Bazıları seyrediyor. Bazıları güç
veriyor. Şikâyet ediyor bazıları, isyan ediyor. Bazıları durumdan habersizce
yaşıyor. Bazıları umursamıyor, bazıları anlayamıyor, bazıları uyanamıyor.
Aldığımız nefese karışıyor deşiğim. Midemize otuyor, uzaklaştırıyor, eskitiyor,
yayılıyor…
Hızlı bir
şekilde giriyor hayatımıza kavramlar ve aynı hızda uzaklaşıyor. Kendi cürümü
oranında, kendi yaşam zenginliği büyüklüğünde temas ediyor herkese. Kimisi idrak
edemiyor bu durumu, kimisi yetişemiyor hızına, kimisi doğasına bile giremiyor. Sessiz
sedasız, kendi halinde değiştiriyor kabuğunu kavramlar. Sürekli bir düzende,
sakin bir edada… Ve Diyarbakır surlarının üstünde yaşlı bir dedenin sözleri
özetliyor her şeyi; “Dünya bir
seyrüseferdir yegenim, dakka başi bir şeyler doğiyyy, dakka başi bir başkasi öliyyy…”
Başkalaşıyor insanlar…
Fotoğraf:https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2017/11/16/kaybedenler-nasil-kaybetti/
0 Yorumlar