Değerler, Maskeler ve Benlik...

Değerler, Maskeler ve Benlik, Enver İleri

Hayaller ve düşler dünyasında her insanın özel anlamlar yüklediğideğer”leri vardır. Kendisini içinde bulduğu, geçmişini özetlediği, sonsuz gecelerde varlığını izlediği “değer”ler.  Bir oyuncak, bir biblo veya sıradan bir anı. İnsana bir şeye bağlılığın kutsiyetini sunan “özel” “değer”ler…
 Öyle ya da böyle, iyi ama kötü saklar derinliklerde herkes bir “değer”i. Sahiplenir, güzelleştirir, korur ve yaşamının en özel yerinde, en özel duygularla canlı tutar. Yaşamın anlamını üç cümle ile sunacaksa ikisini bu “değer” e ayırır. Benzetmelerini ona yükler, sözlerini onun için süsler, en yaşanılası güzellikleri ona benzetir. Ait hisseder kendisini “değer”lerine. Farklı kılmak ister kendini. Bir dost sohbetinde ilgiyi üzerine çekmek ister. Beğenilmek, övgüler almak, kıskanılmak ister. Bakışları üzerinde, anlattıklarının sahici derinliğinde görmek ister… Yüceltmek ister kendini insan “değer”leriyle. Ki o yüzden farklı olmanın çekiciliğine kapılır. Ki o yüzden en olunmadık ilginçlikleri “değer” edinir kendine. Herkesleşmiş bir anlatının cılızlığını, yamalanmış bir gömleğin fukaralığını yaşamak istemez. Bir söz mü söylenmiştir, bir olay mı anlatılmıştır; o da söyler, o da anlatır. “Benim senden eksik yanım yok. Senden daha iyisini yaşıyorum, yaşadım” mesajı verir. Bunu çoğu zaman yaşantı ve davranış ile de yapmaz, anlatıları ile yapar. Ve ne güzel bir ironidir ki; bunu genellikle bilinçli, isteyerek de yapmaz. “Değer”ler dünyasında oluşturduğu, “değer”ler dünyasının oluşturduğu “ben”liği ile yapar.
Kişinin “ben”liği,  sahip olduğu düşünce ve davranışlarının, geçmiş yaşantılarının, hayallerinin, ideolojilerinin, toplumsal maskelerinin oluşturduğu korumacı bir mekanizmadır. Daima güzeli ister, daima iyiye yönelir. Üstünlük çabasını kendisine şiar edinmiş her türlü engel ve saldırıya karşı savunma mekanizmaları geliştirmiş, altta kalmayı ve yenilmeyi hazmedemeyen cihangir bir savaşçıdır. Binlerce farklı insanın içinde onlarca maskeyle yaşıyorken, farklı olanı yakalamak ve kendini, yalnızca kendini oynamak adına ayakta durmaya çalışan emekçi bir sanatçıdır.
            Yaşadığımız dünyanın, iklimin, çevrenin, ülkenin, şehrin, mahallenin her birinin ayrı ayrı; içinde olduğumuz kültürün, yaptığımız mesleğin, okuduğumuz okulun, dinlediğimiz müzik türünün, saç şeklinin, ilgi ve hoşnutlukların oluşturduğu maskeler taşırız üstümüzde. Her mekâna ayrı renk, her zamana ayrı büyüklükte. Okulda “öğrenci”, ailede “çocuk”, stadyumda “taraftar”, lokantada “müşteri”, belediye otobüsünde “yolcu” ve yüzlercesi.  Yaşadığımız ve yaşamaya mecbur olduğumuz sosyal çevremiz mecburi kılar bu maskeleri; olmazsa olmaz kılar. Bir maskeyi birden çok yerde kullanma fırsatı vermez. Bir maskenin ayrıcalığını başka bir maskeye sağlamaz.  Gerçi benlik de bunu istemez.  Maskelerinin karakterine uyar ve kendi doğallıklarında onları yaşatır. Eğer işte sert ve katı bir tutum takınan, kuralcı ve disipliner bir “asker” maskesi takıyorsa kişi eve geldiğinde onu kapı önünde bırakır ve şen şakrak, korumacı, sevecen bir “baba” maskesi takar. Çünkü ne işinde baba ne de evinde asker maskesi ortama uymaz ve kişinin davranışlarını olumsuz yönde etkiler.
                                                                                               
Çevremize baktığımızda maske transferlerinin doğurduğu sıkıntıları envai zenginlikte görmek mümkündür. İşten kovulmalar, boşanmalar, küslükler, kavgalar ve daha nicesi… İnsanların günün çeşitli anında takındıkları maskeleri değişik mekân ve zamanlarda takmaya devam etmesi, alışık düzene adapte olan bazı kişilerce tasvip edilmeyebilir ve bu durumu çeşitli biçimlerde dile getirebilirler. İşte bu durumda egosu şişkince olan bazı maske sahipleri de kendini savunmaya ve karşısındakini inkâr etmeye kalkar ki bu durum sözü geçen nahoş durumların ilk kıvılcımını oluşturur. “  Ben senin çırağın değilim, git suyunu kendin getir.”  “Yeter artık hasta değilim, bana hastalarına baktığın gibi bakma.” “ Hiç pazarlığa girme, burası iş yerin değil. Yarın annemlere gidiyoruz” ve daha niceleri.
Kişinin ait olduğu çevre, kişiliğinin maske oluşturmasında önemli bir göreve sahiptir.  Kişinin iç dünyasının uzağında şekillenen,  artık kendi varoluşundan çıkmış,  herkesçe “değer” haline getirilmiş standartlar maskeler vardır etrafında. Kıyafetini toplumun diktiği, ekmeğini suyunu herkesin kendince verdiği maskeler.  Yaptıkları belli söyledikleri bellidir bu maskelerin. İhmale gelmez, yanlışı bilmez, ihaneti kabul etmez yapıdadırlar. Bozuma uğramamış tılsımlar taşırlar bedenlerinde, narinlikler taşırlar. Çok özel yerleri vardır toplumda, önemleri hayatidir. En çok istenilen, en çok takdir edilen maskelerdir bunlar. Ki fazlalaştıkça oranları güzellikler artar, baharlar farklı bir güzel kokar, yağmurlar daha bir insani yağar. Örneğin dostluk, örneğin sevgi, örneğin aşk…  Örneğin iyiye ve güzele olan inanç… Örneğin mutluluğun diğerkâmlığı… Örneğin sadeliğin varlığı…
Kişinin sürekli bir özlem içinde olduğu maskeler vardır çevresinde. Örneğin yukarıdakiler… Örneğin yukarıdakilerin azlığı…


Yorum Gönder

0 Yorumlar