“Yıllar önce
dağ köylerinin birinde yaşayan genç bir adam, uzun ve çok çetin geçen bir kış
mevsiminde sürülerine giren bulaşıcı bir hastalık nedeniyle şehir merkezine
ilaç almaya gitmek zorunda kalır. Saatlerce süren araçsız yolculuğun ardından,
dönüş yolunda, köyüne çok uzun bir mesafede karanlığa yakalanıp kar fırtınasına
tutulur ve zifiri karanlığın ortasında, uluyan kurt seslerinin içinde takatini
kaybedip, hareket edemeyecek bir hale gelerek yüzükoyun yere kapaklanır. Ama
şans bu ya, tam umudunu kaybedip yumuşak ölüm uykusunun huzur vaat eden
rüyasına dalacağı anda, karşısında, çok uzak bir tepede cılız bir ışığın
yanmaya başladığını görür. Bu ışık adeta onun için yanar ve onu kendine çeker. Genç
adam, bütün gücünü ışığa odaklar ve düşe kalka da olsa ışığa doğru yürüyerek o
köy evine ulaşır. Burada kendine gelir, geceyi
geçirir ve sabah evine döner. Tabi bu adam yaşadığı bu olaydan bir ders çıkarır
ve hayatının geri kalan her gecesinde, köy evinin toprak damına umut için bir
ışık yerleştirir. Başkasına umut olmak, başka yaşamlar kurtarmak için…”
Kalın gözlüklü
gür sakallı adam devam etti. Umudun insan bedeninde bulunan bir çeşit devam
gücü olduğunu, insanı en son terk eden şey olduğunu ve genellikle bazı eksik
şeylerin ardından ortaya çıktığını paylaştı. Umudun ortaya çıkması için insanın
bir şeylerden mahrum kalmış, ayrı düşmüş olması, elinde ya da yakınında bulunan
bazı şeyleri kaybetmiş veya tamamen yok etmiş olması gerektiğini söyledi. Umudun,
insan düşüncesine yerleşen düzeltebilme, yeniden kurabilme ihtimali olduğunu
dile getirdi.
Paylaşımlar çoğaldı grupta... Geniş mor elbiseli kıvırcık saçlı kadın,
aslında, umudu bize veren ve hepimize çeşitli biçimlerle yaşatan şeyin doğa
olduğunu, doğanın muhteşem dengesinde, yenilenen ve kendini tekrarlayan bir
sitemin bulunduğunu, kışın ardından gelen baharın, baharın getirdiği yazın
insanlara umudu öğrettiğini, yağan yağmurun, çoğalan hasatın, sıcak ve soğuğun,
gece ve gündüzün insanlara umudu resmettiğini ve bu resmin zamanla düşünceye,
deneyimleyerek karaktere ve arzulayarak bir inanca dönüştüğünü paylaştı. Umudun
öğrenilmiş ve beğenilmiş bir davranış olduğunu söyledi. Doğa, karakterlerimizin
oluşumunda güçlü bir pay sahibiydi ve bize yarının bugünden daha güzel olacağı
inancını öğretiyordu.
Takım elbise
giymiş ve gruba geç kaldığı için herkesten özür dileyerek kibar bir davranışta
bulunmuş kırklı yaşlardaki uzun boylu adam, diğerlerinden daha ciddi bir
tavırla söze girdi ve aslında umudun, benliğin kendini koruma adına ürettiği bir
savunma mekanizması olduğunu ve her türlü zor duruma karşı mücadele ederek
mevcut bulunan dengesizlikleri gidermekle görevli olduğunu söyledi. Umudun,
insan bedeninde sürekli bir şekilde var olduğunu, eksildikçe canımızı
acıttığını, zavallı hissettirdikçe bağımlılığımızı güçlendirdiğini ve gerçek
olanla özdeşleştikçe bize huzur ve rahatlık verdiğini dile getirdi. Tünelin
ucunda beliren aydınlığı, fırtınalı denizin ucunda görülen beyazlığı fark eden
ve ona doğru yürümeye başlayan bizdik ve bu inanç bizde her zaman vardı… Ortam
tartışmaya dönmüştü artık... Geniş mor
elbiseli kıvırcık saçlı kadın, söylenenlerin kendi düşüncelerine karşıt
olduğunu ima ederek, yaşamda kendi haline bırakılmaması gereken bazı şeylerin
olduğunu, insanın gözlemlediği birçok şeyden karakterine yansıyacak bilgiler
topladığını ve bunların zamanla bir bütün haline gelerek birer davranış
biçimlendiricisine dönüştüğünü, bunun yanında umudun önceden insan bedenine
asla yüklenmediğini, aksine deneyimlenmiş ve sonuç kazanılmış bir çaba biçimi
olduğunu söyledi… Takım elbiseli uzun boylu adam, beklenti mekanizmasının
ihtiyaç doğrultusunda harekete geçiş biçimlerini, geniş mor elbiseli kıvırcık
saçlı kadın çocuk masallarının bir varmış’lı, bir yokmuş’lu umut cümlelerini
savundu ve tartışma uzadı…
Henüz hiç
konuşmamış ve tartışmanın gidişatından memnun olmadığı her halinden
anlaşılabilen kısa saçlı dövmeli kadın ise, biraz da dudak büken bir tavırla
umudun, gerçeği kabullenemeyen bazı insanların birer korunma yalanı olduğunu, umudun
bir tür narkoz gibi işlediğini ve etkisi geçtikçe gerçeğe tekrar dönüldüğünü,
umudu besleme süresi ile umudun kırılması sonrasındaki ızdırabın doğru orantılı
olduğunu paylaşarak tartışmayı tamamen farklı bir boyuta taşıdı. Umut, aslında
zayıf insanın tesellisiydi ve sonu geciktirmekten başka bir işe yaramıyordu. Ne
giden trene son vagona kadar bakmak, ne de çöl fırtınasının ortasında kumdan
kaleler dikmek işe yarıyordu. Umut, uyanık bir insan rüyasıydı, o kadar…
Tartışmalar
iyice kızışmıştı… Umudun mavi renkte olduğu, hayalleri beslediği ve gökyüzüne
benzediği söylendi, umudun işkenceyi uzattığı paylaşıldı, korktukça tutsak,
umut ettikçe özgür oluşumuz vurgulandı ve hayatı boyunca sayısal loto oynayıp
bir türlü kazanamayan şişman manavın hikâyesiyle nihayet tartışma bitti.
&
Yaratıcı
yazarlık kursunun ikinci bölümüne hoca, elinde kâğıt ve kalemlerle geldi ve ilk
oturumda konuşulan şeylerden, yapılan tartışmalardan birer metin yazılmasını
istedi. Doğrusu eğitimin ilk gününe böyle bir etkinlikle başlamak ve bu denli
yoğun bir ortama girmek çok hoşuma gitmişti. İnsanların bir düşünce etrafında
bu denli geniş yelpazeli ve sakince tartışmaları, bir şeyler konuşurken
kırmamaya ve incitmemeye karşı kibar davranışları beni çok etkilemişti. Uzun
zamandır bu denli zevk aldığım bir şey olmamıştı ve bir şey beni bu denli
tatmin etmemişti. Ne yazabilirdim ki, etkinlik boyunca susmuş ve insanları
dinlemiştim. Onları izlemiş, bilgilerine ve bakış açılarına hayran kalmış,
defalarca içimden “ daha çok oku… daha çok oku…” cümlesini geçirmiştim. Kaldı
ki umut, öyle ha denilince anlatılabilen, kolay yoldan açıklanabilen bir şey
değildi ki. Nerede başlasan eksik, nereden anlatsan yarım kalıyordu. Ben kısa
olanı seçtim ve koca kâğıda “Arkadaşlara teşekkürler” yazarak evimin yolunu
tuttum. O an anladım ki yazarlık, önce okumaktan geçiyordu, daha çok, daha çok
okumaktan.
Gittim ve öyle
yaptım.
Fotoğraf:https://www.facebook.com/pg/cemalsureyasevdasozleri1931/photos/?tab=album&album_id=376624139118894
Fotoğraf:https://www.facebook.com/pg/cemalsureyasevdasozleri1931/photos/?tab=album&album_id=376624139118894
0 Yorumlar