Ön Yargılı Şişko...



Ön Yargılı Şişko,Enver İleri

Bir sahil kentinde yaşamış olanlar bilirler, denizin masumiyet suretini rüzgârın narinliği belirler. Gâh bir sabah karanlığında, gâh bir akşam kızıllığında, kırmızıdan, maviden, rengârenk cümbüş renkten esvaplar kuşanmış bir cennet ve seyre mekân, yalnızlığa derman güzellikte rüzgârın serinliği...  Mavi huzuru enselerinde hissedenlerle dolu bir mekân ve duygularının ahengini adımlarının ritminde sunan insanlar; âşıklar, aşikârlar, yalnızlar…
Sahil kentlerinde yaşayanlar iyi bilirler ki, herkesin beklentisi farklıdır denizden. Birbirinden farklı kıyafette, farklı yürüyüş ve davranışlarda yüzlerce çeşit insanla karşılaşırsınız orada. Kimi yerli olmanın verdiği rahat ve doyuma tamamlanan adımlarla, kimi yabancı ve aceleci ürkek bakışlarla, kimi de acısına, özlemine, dert ve tasasına ilaç niyetinde umutlarla geçer oradan. Kimi sevdiğine benzetir denizi, kimi bir şehri düşünür onda, kimi de maviye bakar derinden, daha çok maviye. Yapılacak daha önemli bir iş olmadığında ilk akla gelendir sahil yürüyüşleri. Güneşin, rüzgârın, denizin ve doğanın huzurunda, herkes kendi gücünde, herkes kendi yaşamında...
 Çok severdim sahilden yürümeyi. Küçük bir zaman bile olsa o huzuru yaşamayı, bir şeyleri derinden analiz edip, düşünmeyi severdim.  Ajandamı alır, evden çıkar, ilk sokak başından sahile ulaşır ve yorulana kadar yürürdüm sahil boyunca. Yaşamın zenginliği oranında farklı insanla karşılaşır, envai çeşit güzellikler görürdüm. Ama nedense, deniz denilince benim aklıma hep ev sahibim gelirdi. Aybaşı oldu mu gelip soran, kemerinin üstünde sarkan göbeği, yaz kış çıkarmadığı şapkası ve bitmek bilmez kirli ve pis kokusu ile yaşayan ev sahibim… “Ne yapıyor da bu adam, bu kadar kirleniyor” diye defalarca düşündüğüm olmuştur. Bir keresinde geç verdiğimiz kiranın ardından “ Allah bilir hangi karı kızla yediniz” deyip, bıyık altından kıs kıs gülüp gitmişti. Hiç sevmezdim o yüzden, hem ön yargılı hem de kirli, şişko bir insan, derdim. Ne zaman sahilden yürüsem sürekli bir şekilde onu çöpleri karıştırırken görür ve herkesin düşündüğü gibi “ O kadar parası var, yaptığı işe bak” der dururdum. Yaptığı şeyi, mantıklı bir gerekçeye bağlamaya ve “Neden?” sorusuna bir cevap bulmaya çalışırdım sürekli; “Niçin yapıyor? Bir şey mi arıyor?  Nasıl bir hikâyesi var?” ve daha nicesi…

&

Köprüleri baştan yakan kirli ve umut davranışların, negatif tutum ve düşüncelerin kaynağıydı ön yargılar. Özünde kocaman bir ayrımcılık ilkesi, derinliklerine kadar işlemiş bir etiketleme uğraşı ve başkasına benzetme arzusu vardı. Ne kaybettiğini bilmeden oynanmış bir kumar ve bencil bir tembellikten başka bir şey olmayan sebepsiz yargılardı. Sevmezdim ön yargılı insanları. Kendilerine bir kimlik arayışı olarak seçtikleri bu kirli yolu beğenmez ve bu teslimiyetin oluşturduğu kanıksanmış algılara tahammül etmezdim. Şaşırırdım. Her tohumunda farklı bir tutkunun gizemlendiği günümüz dünyasında parça başı doğruların zayıf ve bencil iradelerine teslim olan insanların, herhangi bir nedene bağlanamayan kategorize etme uğraşları şaşırtırdı beni. İnsanların üzerine koruma kalkanı niyetiyle aldıkları bu tavır, genetik mirasın armağan ettiği bu engelleyici kusur, istemsizce yapılan, bilinçaltının güvenlik ihtiyacından ve duygu ve düşüncelerin ‘benzerlik’ ve ‘farklılık’ şemalarının ‘bizden’ ya da ‘ bizden değil’ aşamalarından geçip yaşamsal bir gövdede gölgelenen bir öyküden oluşuyordu. İdrak etme ve var olanla özdeşleştirmede ilk vargı noktası olan ön yargılar, düşünceleri inanç haline getirme, inanca çit örmede en büyük görevi üstleniyor, insanlar arası iletişim ve birlikteliğin önünde güçlü bir engelleyici unsur olarak beliriyordu. Hoşgörü ve horgörü arsında ince bir öznellik çizgisinde yaşayan insanlara bilgisizlik işareti olarak görünen bu durum, kişisel zincirlerin en kalınını, ‘kendin ol, kendin yaşa’ ile uğraşın en zor halkasını oluşturuyordu. Kolayına geliyordu önyargılar insanların, işlerine geliyordu.
Yaşadığımız dünya ve içinde şekillendiğimiz sosyopsikolojik kültür ağı, sonuca ulaşmada en hızlı ve pratik yolu seçmemizi zorunlu kılıyor ve insanı, karşılaşılan nesne ya da durumu, var olan seçeneklerden birine sığdırmaya zorluyordu. Uyarıcının şekli ve şiddeti, benzetişim aracımızın kudret ve cemalini belirliyordu. İki süzgeçten geçiriliyordu her şey; “Tanıdık” ve “Yabancı.” Tanıdık olan sahiplenilip, iyi ve güzelin doğasına alınırken, Yabancı’ya, her yabancının verebileceği zarar riski oranında kuşku ile yaklaşılıp, mesafe konuluyordu.  İnsanlar doğruya kendince gidiyor ve her gelen yenide, eskiye benzeme şartı arıyordu. İster bir tembellik diyelim, ister bir varoluş ama önyargıların olduğu yerde doğrular tükeniyor, insanlar birbirinden gitgide uzaklaşıyordu.

&

Ön yargıların yaşamasına müsait olmayacak kadar güneşli ve güzel bir nisan sabahında, yine elimde ajandam, ensemde ılık bahar nefesi, kulağımda mutlu, mesut bir kuş sesi; sahildeydim. Bu sefer bayağı bir yürümüştüm. Bayağı bir çekmiştim bahar kokusunu ciğerlerime. Ve tabi yine ev sahibime rastlamıştım. Yine bir çöp kutusunun kenarında, yine vazifesi başındaydı!  İçine bir şeyler doldurulup ağzı iki yerden birbirine düğümlenmiş, her köşesinden sular damlayan bir örtüyü sırtlanıyordu. “ Buraya kadar da mı geliyorsun be adam!” bakışları içinde, merak edip takip ettim. Ne yapacaktı acaba? Örtüde neler vardı? Buraya nasıl gelmişti?  Ne kadar sürede ulaşmıştı? Sorular, sorular ve sorular derken, nihayet ev sahibim, büyükçe bir betonun üstünde durdu ve örtüyü açıp, içindekileri betonun üzerine döktü. Örtünün içinden yüzlerce çöp kutusundan toplanmış, küçük küçük, lokma büyüklüğünde parçacıklara ayrılmış kilolarca kuru ekmek tanesi döküldü.  Ve dökülür dökülmez yüzlerce deniz kuşu, sırası gelen masal kahramanları heyecanıyla ekmeğin başına toplandı. Ama nasıl bir ses! Nasıl bir hareket! Nasıl bir mücadele! Şaşırıp kaldım, yerimde dondum adeta. Meğer bütün soruların cevabı burada yatıyormuş. Meğer pis kokusundan, eskiyip pörsümüş kıyafetinden yakındığımız ev sahibimiz, güzel mi güzel bir Lafontaine masalının iyilik meleğiymiş.
Meğer ön yargılar, bir yaşam gerçeğiymiş…

Fotoğraf:https://www.pinterest.co.uk/pin/274649277254326956/?nic_v1=1ailbmFtOuKSAdE7BcvjHmBJBVnHL6jofLrlvRUiXxpknAnNVQmEFB%2FruTjh%2BYLVyo

Yorum Gönder

0 Yorumlar